Yusuf onu okula yazdırma bahanesiyle
resmini çektirmek için fotoğrafçıya götürmüş.
Fotoğrafçı resmi nerede
kullanacaksınız, diye sormuş.
Okula kaydettireceğim, demiş
Yusuf.
Adamcağız eline kel başına
dayayarak düşünmüş. Acaba yanlış mı? duydum, varsayımı ile yeniden sormak istemiş.
İstemiş istemesine de cesaret edip soramamış. Sonunda ayıp olur, düşüncesinden
sıyrılan adam:
Resimleri nerede kullanacaksınız
bayım? demiş ikinci kez.
Kayıtta kullanacağız, demiş Yusuf
yeniden.
Ne okulu acaba, bu kelli felli
adam okula kaydettirilir miymiş? diye üşünmüş.
Fotoğrafçı, böyle düşünmüş.
Daha başka şeylerde düşündüğü
işlerini karman çorman ettiğinden belli imiş.
Kafası bu gibi şeylerle dolu olan
adam karşısındakinin resmini çekmede zorlanmış.
Okulun yalancıktan mı, sahiden mi
olduğunu çözemeyen fotoğrafçı, düzen verme bahanesiyle defalarca modelimizin
yanına gelmiş gitmiş.
Ama fotoğrafını henüz çekememiş.
Tam çekecekken bu kez de model
sorun çıkarmış.
Kalkmış. Resim çektirmek
istememiş. Fotoğrafçı, modelin bu huysuzluğunu gecikmeye bağlamış.
Zorla da olsa model, Yusuf
tarafından ikna edilerek objektifin karşısına oturtulmuş.
Resim çekilmiş ama Yusuf resimleri
beğenmemiş; bu resimler okula verilmez demiş modele.
İkincide de model beğenmemiş.
*
Fotoğrafçı, hem Yusuf’u, hem de
modeli çok beğenmiş. Konuştuklarında tanıdık çıkmış modelle.
Üçüncü defa resimleri isteyerek
çekmiş ve çok güzel çıkarmış.
Yusuf, resimleri, modele
göstererek; çok güzel oldu Doğan demiş, seninle tanış çıktığından yani senin
akraban olduğundan güzel çıkarmış, demiş.
(Resimleri ben de gördüm: Yusuf’un
olayı anlatmasından sonra, hemen sonra, - tesadüf ya- Doğan çıkageldi.
Ona yumuşakça yaklaşmam
gerekiyordu. Böyle düşündüm ve kafamdakini uyguladım: Doğan, dedim
gülümseyerek, ama nazikçe, ama onu huylandırmadan. Bana doğru yaklaştı.
Mırıldandı. Mırıldanmasını, benden bir şeyler isteyecek olmasına bağladım.
Çantamı işaret etti. Sigara verdim. Şimdi, çanta açtırma sırası bende idi.
Açılan çantadan bir tomar para çıkardı. Saydım. Değeri çok olmayan bu madeni
paraları tümledim.
Doğan’ın bu gibi hareketi her
zaman beni mutlu eder. Çünkü yalnız bana güvenir ve kendine göre değeri fazla
olan çantasını bana bırakır.
Aslında çantada aradığım daha
başka şeydi: Resimler.
Resimler nerde Doğan? dedim. Eline
geçeni bıraktığı eşyaların karışık, düzensizce yer aldığı çantanın gizli bir
yerindeki fermuarı açarak resimleri gösterdi.)
Yusuf’un anlattıklarına bakılırsa,
fotoğrafçı, kadirşinas bir adammış. Her bir şeyi dobra dobraymış. Doğan’dan
para almamış.
Nasıl ki, okula yazdırma sahiden
değilse, adamın akrabayım demesi de yalancıktanmış.
Merak ettiğim konuyu bir gün
Yusuf’a sormalıydım. Sordum da: Yusuf, dedim, Doğan adama küfretti mi?
Ben de ondan korkuyordum. Ama
hayır. Korktuğum olmadı; küfretme şöyle dursun, akrabası sandığı bu adamı çok
sevdi.
-----------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder