`Gömlekmiş,` dedi.
Babam, gelinliğinin pakete sarılı
hediyesini açmak isteyince annem engel olmak istediyse de başarılı olamadı.
‘Gömlekmiş,’ dedi sonra.
Annem, gömleği kaptı.
Ben biliyordum, gömlek olduğunu
dedi annem.
Nereden biliyorsun, dedi babam.
Ben bilirim.
Ama ben bilmiyordum, dedi babam.
Senin bilmen gerekir mi? Sen
bilmesen olmaz mı, dedi annem.
Evet, gerekir, dedi babam.
Öyle ya, sen bilmezsen kurbağalar
kısır kalır, dedi, annem.
Çok ince kelimelerle konuşuyorsun
yine, dedi babam. Jilet keskinliğinde cümlelerle, bir arı gibi sokuyorsun beni.
Şu mutlu günümüzde beni incitme, diye inceden inceye konuştu babam.
Âdete inliyor gibiydi.
Annem yine dokundurucu oldu: Neden
mutlu oluyormuşsun bu gün, dedi annem?
Mutluyum F. dedi babam, iki haslet
var bu gün beni mutlu eden.
Neymiş onlar, dedi annem.
Ama sen yine bildiğini okuyorsun.
Dokundurucu cümleler mi kullanman gerekli illa ki?
Annem, yine de sırıtıyor.
Babamın yüzünün mutluluk taşıdığı
belli.
Neymiş onlar? diye babama sordu
yeniden.
Bu gün babalar günü; bu bir.
Gelinim bana hediye almış; bu da iki.
Söyler misin; kimin kırk günlük
gelini kayın pederine hediye almış? Görülmüş vaka mı?
Babam, annemin elindekine yeniden
saldırdı. Annem vermedi. Babamın gömleği giymesine engel olunca, babam bir
köşeye sindi ve:
Sen kıskanıyorsun, dedi.
Ben kıskanıyor muyum?
Evet kıskanıyorsun.
Küçük kardeşim söze karıştı.
Küçük kardeşim adeta balıklamasına
daldı söze.
Ben duydum baba, dedi.
Neyi duydun, dedi babam.
Annem, kardeşime baktı.
Annem, kardeşime bir tuhaf baktı.
Başını çevirir çevirmez konuştu:
Annem dedi ki, o gelin var ya... Anneler
günü geldi geçti. Bana hediye almadı. Babana almış. Ben biliyorum yapacağımı.
Ne yaparsın anne? dedim. Ses
vermedi.
İnceden inceye sokacak, dedi
babam. Gayrı ciddi.
Ben yılan değilim, dedi annem.
Ciddi.
Sana yılansın demedim. Bir arısın,
akrepsin. Nasıl?
*
Babam gömleği aldı.
*
Sabaha karşı idi; balkondan içeri
taşınırken onu gömlek arkasında gördüm. Aynaya bakındı. Nereden bilebilirdim
ki, niçin bakındığını? Pantolon giydi, yeniden aynaya bakındı. Kutsallaşmalı
gömlek, diye söyleniyordu. Sabah yürüyüşüne gömlekle gitmeliyim. Sonra mabede dâhil
olmalıyım ama sırtımda bu gömlek olmalı. Mabetteki eylemimi gömlekle
yapmalıyım. Kutsallaşmalı gömlek.
Henüz kırk gün oldu onu isteyeli.
Kırk günlük sözlüsü oğlumun. Neden bu kadar çok sevdik onu. Kimin kırk günlük
gelini kayınbabasını, babalar gününde değerli hediyeyle ziyaret ediyor? diye söylendi
babam.
Öyle diyor babam: Kardeşimle ben;
ablamız olmadı diye, annemle babam; kızımız olmadı diye imiş bu kadar sevgi.
Annem her sofraya oturuşumuzda onu anar. Der ki bize; sizin kız kardeşiniz
olmadı. İşte size kız kardeş. Onu, kız kardeş bileceksiniz.
Bileceğiz, derim ben.
Tabi anne bileceğiz, der kardeşim.
Kimin kırk günlük gelini
kayınbabasını, babalar gününde değerli hediyeyle ziyaret ediyor? Cümlesini
yineledi durdu babam.
Öyle denmez, dedi annem.
Ya nasıl denir?
Kimin kırk günlük sözlü gelinliği…
Diye başlanır.
Aman sende, dercesine elini
savurdu babam.
Sandım ki, bir şeyler diyecek.
Demedi. Ağzını açtı ve kapadı.
Demedi.
Sanırım, uzun süren mücadeleyi
babam kazanmıştı. Kazanmıştı, çünkü annemin cevap yetiştirmek için kelime
arayışlarına şahit oldum.
-----------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder