Abi dedi Yusuf’a, abi.
Yusuf onu sigara alması için
göndermişti de geri dönmemişti. Ne sigara, ne de para.
Yusuf’u ilk gördüğünde, içindeki
endişe korkuya çevirmişti bu kırk yaşlarındaki adamı. Beklediği gibi olmamış,
Yusuf onu tebessümle karşılamıştı. Ne parayı istemiş, ne de sigarayı.
Sormamıştı bile. Neden sorsun ki? Bilinen bir şeyin üzerine gitmenin ne anlamı
vardı sanki. Neden, kazanılmış bir kalbi kırsındı ki? İşte Yusuf böyle düşündü.
İlkin Doğan ürkek ürkek baktı
Yusuf’a. Akabinde, Yusuf’un yüzündeki tebessüm onu yüreklendirdi, affedildiğini
bildi.
---------------
Lokalde.
Üç / beş hemşire.
Belli, nöbetten çıkmışlar.
Dinlenmek için hastanenin lokalini seçmişler. Doymak için de, lokalin yanı
başında olan yemekhaneyi.
Karamustafa’nın bağından getirilen
incir kasasının başındalar.
Sonra bir ayak sesi geliyor.
Yaklaştığında genç doktor olduğu görülüyor. Doktor hemşireye kur yapma
amacında. Güzel hemşirenin enfes bakışlarına dayanmanın zorluğunu geçiriyor
içinden. Kasadaki incire de. İncir de bir o kadar enfes. Doktor böyle
düşünüyor.
Hemşire, incire yaklaşmak üzere.
Yaklaşıyor. Eğilmek geçiyor içinden. Eğiliyor. Daha fazla eğilmesine, ne
daracık kısa eteği, ne de Doğan’ın dâhil olduğu sanılan kem gözler müsaade
ediyor.
Hemşirenin eli incirlerde. Doğan
hışımla kıza saldırıyor. Kız, sonunun geldiğini sanıyor. Gözleri sımsıcak
değil. Garip bir duygudur etrafta dolaşan. Hemşire, bağırıyor, ağzından ince
bir ses çıksa da. Neye uğradığını bilmiyor. Bildiği, bir nesnenin up uzun
yatıyor olması. Yandığı, canını acıdığı için değil, olayın bu saatte,
çirkinliği. Elaleme rezil olmasını düşünüyor, yalnızlığını şimdi daha iyi
anlıyor.
Doğan kasayı kaçırıyor.
“Yakalayın, Doğan inciri kaçırdı.”
“Doğan hemşireye saldırdı.”
Peşindeler.
Lavaboda yakalıyorlar ama nafile.
Kasayı deviriyor.
Gelenler kaçışıyorlar.
O, upuzun varlık Karamustafa’nın
ayakları arasından kaydı. Mesut’un tekmesi yalnızca onun belini kırabildi.
Başını lavabonun deliğine soktuğunda, yalpaladı. Sağa sola döndü, ama kuyruğu
da kayboldu. Mermer üzerinde ince birkaç damla kan izleri bıraktı.
Sanki hiç yoktu.
Birbirlerine sarılmalar,
bağrışmalar yerini sessizliğe bıraktı.
Sanki böyle bir olay olmamıştı.
Doğan, kanlı incirlere basmadı.
Saldırıyor sanıldığı hemşire
memnun. Gözleri, Doğan’ın parmak kalınlığındaki alın damarlarında. Doğan’a
borcu varmış gibi bakıyor.
-----------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder