Ecnebi isminden bahsedersin, dedi
annem.
Söyleyemiyorum, dedi babam.
Söyleyemiyorsan, ecnebi adı mı
demen gerekiyor.
Hayır değil, dedi babam, ecnebiler
sahiplenmiş bizim olanı. Kutsal bir isim bir de.
Nereden kutsal isim oluyormuş?
Sen yoktun anne, babam geçen
günlerde anlattı, dedim anneme.
Ayşegül tutturuyor:
Hadi bir daha anlat. Anlat, diyor.
Çok hoş oluyor.
------------
Dina, Yakup peygamberin dillere
destan güzel kızı, diye başlıyor babam. Hani güzelliği dillere destan Yusuf
peygamberin kız kardeşi.
Yakup, babasının çocukluğunun ve
gençliğinin geçtiği topraklara doğru yürümeye karar verdi.
Neresi bu topraklar? dedi annem
sabırsızca.
Bak, sen de heyecanlanıyorsun.
Harran olmasın bu topraklar.
Evet. Hakkın var. Genç Yakup,
Harran`a doğru ilerledi. Gecelerini çölde geçirdi. Yönü: Şarkoğullarının
ülkesine idi. Dayısı Laban`a ulaşmaktı emeli.
Çölde, çok ilerilerde birileri
var.
Uzaktan gelenler yaklaştı.
Dayının kızları, dediler Yakup’a
gelenler için.
Dayısının iki kızı vardı. Li ve
Rehel.
Kızlar, dayılarının oğlunu
evlerine götürdüler. İlk gençlik yıllarında ziyaretine geldiği dayısının
yanında 20 yılını geçirdi. Dayısının kızlarıyla evlendi. Li, güzeller güzeli
Dina`yı doğurdu.
Zengin olarak Kenan iline doğru
yola çıktı. Çöl sıcak. Kuzuların ve çocukların yürüyüşü ağır.
Yakup, Kenan diyarına çadır
kurduğu toprağı 100 parça gümüşe satın aldı. Daha yerleşir yerleşmez, Yakup
Peygamberin dillere destan güzel kızı, memleketin kızlarını merak eder ve
görmeğe çıkar.
Kralın oğlu Dina`nın güzelliğine
hayran kalır. Kızı kaçırır ve alıkoyar. Babasına yalvarır. "bu güzel kızı
almalıyım" der.
Kıral, Yakup peygambere;
"seninle akraba olmanın zamanı," der.
Dina`nın kardeşleri itiraz eder.
"Biz sünnetsizlere kız vermeyiz ve onlardan kadın almayız."
Kıral, oğlunu sünnet ettirir.
Yeterli değil, derler Yakup`un
oğulları. Sen de sünnet olmalısın, derler kırala.
Kıral çaresiz. Kendisi de sünnet
olur.
Yine yeterli değil derler Yakup`un
oğulları, ahali de sünnet olmalı.
Ahali de sünnet olur.
Ahali acı çeker. Kızın kardeşleri
(Yakup peygamberin iki oğlu) durumdan memnun. Acı çeken Kıralı, oğlunu ve
ahaliyi kılıçtan geçirirler.
Beni, sıkıntıya soktunuz, der
Yakup oğullarına. Böyle yapmanız mı gerekirdi?
Kimsenin kız kardeşimizi
aşağılamasına, alıkoymasına razı olamayız, der oğulları.
İşte, Dina`nın öcü alınmıştır.
------------
Annem itiraz ediyor. Ama bu
katliamdır, diyor.
Babam sessiz. Müeyyide ağır olsun
ki, geridekilere ibret… yeryüzü sütliman olması içindir....
------------
Annemin aklı hala gelinliğinde.
Aslında, bana başkasının gelini
gibi geliyor, diyor annem.
Neden, diyor babam.
Bilmem ki, diyor, başını yana
eğiyor.
Annem ağlamaklı.
Sanki bana yabancı biriymiş gibi,
diyor. Neden başka kelime daha söyleyemiyor. Bana herkes gibi davranıyor.
Farklı mı davranması gerekir?
diyor babam.
Tabi. Benimle yalnızca
kucaklaşıyor. Beni anne bilmedi.
Annem yine ağlamaklı.
Seni anne bilmedi mi? diyor babam.
Evet bilmedi. Bilmesin.
Ben de senin gibi düşünüyorum.
Oğlum istediği için onu sevdim ve
kızım bildim.
Annem ağlıyor.
Ağlama Monika! diyor babam.
Annem Didem diyor, oğlum diyor. Ne
vardı sanki Moskova`larda?
Ağlaması bitiyor sonra. Sonra
sorumu dikkate alıyor: İsmail senden 3 yaş büyük diyor.
------------
Dina demiş ki: ‘Allah`ın sopası
yok hala’.
Niçin demiş, diyor babam.
Demiş işte, diyor.
Hayır, diye itiraz ediyor babam.
Halası, annesini aşağılayınca,
dayanamamış Dina. Halası, Dina`nın annesini aşağılar mahiyette, sözler
sarfetmiş.
Ne demiş ki? diyorum.
Demiş ki; `köyden getirdik, adam
ettik.` Hayır böyle değildi. Tam şöyle idi: `Köy` yerine `dağ`vardı.
-----------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder