Hicaz bölgesi.
Sabahtan akşama kadar hava
kapalıydı./ Açmadı, diye düşündü.
Düşündü ama senelerden beri adamın
düşüncelerine (kendisi gibi düşünenlerin düşüncelerine) rastlanmıyordu. Adam,
İbrahim Ata’yla buluştukları seneyi hatırlamış, düşüncelerini yıllar öncesine
göre ayarlamıştı.
Çöl yerinde havanın bozuk şekline
ender rastlanır.
Her sene (İslam’dan önce)
düzenlenirdi.
Kimse Mekke’ye giremez. Medine’ye
de.
Şövalyeler halkın gözünde
kahraman.
Yaşlı şövalye.
Devesinin üzerinde… önce tanrısına
dayandı. Dayandı ya, devenin üzerindeki adamın içinde /az da olsa / bir korku,
yüreğinde heyecan vardı. Bu güne kadar hiçbir şövalyenin buraya girememesinden
kaynaklanan heyecan ve korku.
Kendi İlahına.
Putlardan arındığı tek Tanrısına.
İçinde taşıdığı mabuduna.
… Dayandı ve devesini ilerletti.
Deve: Çoğu zaman istediği yöne ilerlese de …. Yani dizginini adamın eline verse
de… Bazen de dinlemiyordu adamı.
Nedendir sonra adam, yaşlandığını
hissetti. Doğru. Yaşlı adam, bilge adam, beyaz uzun sakallı ve uzun saçlı adam.
Üç dinin de gereklerini biliyor. Feylesof. İbrahim Ata’nın Mekke vadisinde
rastladığı ihtiyarın yanındaki çocuk.
Artık seneler ilerlemiş. O,
İbrahim Ata’yı taşıdığı bu gözlerle görmüştü.
Feylesof dedesi vadide bulduğu
kemiği inceliyorken Hacer ve oğlunun yanına giden İbrahim Ata’yı görmüştü.
İbrahim Ata, Filozof’a ne aradığını sormuş, Filozof ta aradığını bulduğunu
söylemişti. Söylemişti ama, söylediği düşüncelerinden emin değildi.
İbrahim Ata, kemiği eline almış,
evirmiş çevirmiş, üzerindeki lekeleri ihtiyar Filozof`a göstermiş, Filozof’un
içinden geçirdiği, fakat emin olmadığı kelimenin zıddını söyleyince gözleri fal
taşı gibi açılmış, İbrahim Ata’nın boş biri olmadığını / bir elçi olduğunu
bilmese de/ kutsal bir insan olduğunu anlamıştı.
İbrahim Ata:
“Bu kemik, Adem’in oğlu Habil’in
kemiği. Üzerindeki lekeler de kanları.”
Böylece dökülen ilk kanı Filozof
bulmuş oluyordu.
Yaşlı adam, devesinde bunları
düşünerek ilerledi.
Seneler nasıl da geçmiş, Filozof
dedesi yıllar önce ölmüş. Yani dedesinden kendine kalan yalnızca anısı idi.
Acaba İbrahim Ata’nın da yeryüzünde bir mirasçısı, yani onun dinini sürdürecek
biri, yani onun da torunu var mıydı?
Mutlak vardı. Vardı, bu kesindi.
Neden sonra, İbrahim Ata’nın dini
üzere olduğunu hatırladı.
*
Neyin anlamı var ki?
Yitirdiklerinin mi?
Mazide bıraktıkların mı?
Yalan söyleyen alınları
insanların.
*
Uzaktaki kalabalığa doğru
ilerledi.
Hani buraya kimse giremezdi?
Kendi neden ve niçin
girebiliyordu, bilinmez?
Halk gözünde kutsallaştı.
Devesi kalabalığın önünde durdu.
Halk deveyi, altı sene öncesinin
Mahmut’una benzetti. Topluluğun içinden bir çocuk çıktı. Yüzü ayet ayet, siyah
iki boncuk gözler.
Çocuk adama doğru ilerledi.
Maksadı, gözlere bir hoş görünen deveyi okşama, minicik parmaklarını diğer
develerinkine benzemeyen kızıla çalan tüylerine sürmekti. Kalabalık, nefesini
tutarak deveye doğru ilerleyen çocuğa baktı. Kimse de: “ Aman dur, gitme!”
demedi. Çocuk deveye vardı, ellerini kadife tüylerde gezdirdi. Topluluk
nefesini yeniden tuttu. Deve bir türlü beklediklerini gerçekleştirmiyordu.
Aksine çökerek, çocuğun okşamasını kolaylaştırdı. Deve, ağzını çocuğun alnına
dayadı; öptü. (yaladı)
Çocuğun içinde ayet.
Devedeki adam küçük gözlere baktı,
çocuğun başını okşadı. Seneler öncesinde bu vadide dedesiyle (kendi çocuktu)
rastladığı İbrahim Ata’nın kopyası. Kopyasına yeniden baktı. Düşüncelerini
başka bir zaman dilimine ayırdı. Üçüncü dinin özelliklerini düşündü. Henüz var olmayan,
ama mutlak var olacak özelliklerini. Yönünü topluluğa çevirdi ve içindekileri
sundu: Bu çocuk çobanlık ta yapacak, bulutlar onu koruyacak… adam bunları
yalnızca düşündü. “ O ateş söneli yedi yıl olmuştu. Sahi buralarda onlara neden
rastlanmaz?”
Adam devesine bindi. Kalabalığa:
“size yakında bir kurtarıcı gelecek. Sakın ola ona kötü davranmayın. Gönül
isterdi ki bizden çıksın. (Adam Musevi dini üzerineydi ) ama sizden gelecek.”
Dedi.
Azalan topluluğa yeniden baktı.
Gülümsedi.
Hıra yönüne doğru yol aldı.
Geride izi kaldı.
Akşamın kızıllığı devesinin
rengine büründü. Kızıllığın içinde kayboldu.
(Peki adamın rengi neydi?
Bilinmiyor. Heybetli olduğu, ürkütücü olduğu biliniyor. İçlerinde Mahmut’u
gören var mıydı. Çok az. Deve Mahmut’a benziyordu. Adam kime ..?)
-----------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder